Dünya İçin, bilinçli yaşam yaklaşımını benimseyerek doğayı korumak adına jenerasyonlar arası bilgi paylaşımı yapan, atık temizliği, geri/ileri dönüşüm ve tasarım etkinlikleri düzenleyen bir sosyal oluşumdur.




ULAŞ
TAKİP ET
︎ Email
︎ Instagram
2022 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ


BİLGİ

︎︎


12 Mayıs 2022 
Çeviren ve derleyen: İrem Çetinor

9-20 Mayıs tarihleri arasında COP15, yani 15. Taraflar Konfersansı, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi, Fildişi Sahili, Abidjan’da gerçekleşiyor.
COP15’in bu seneki teması, ‘Toprak. Hayat. Miras: Kıtlıktan Bolluğa’, ve toprağın ve dünyamız üzerindeki yaşam döngüsünün şimdi ve bizden sonraki jenerasyonlar için fayda sağlayabilir halini koruyabilmesi için bir eylem çağrısı niteliğinde. 
 
Dünyanın çapında hükümet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından pek çok lideri bir araya getiren COP15’te, katılımcılar geleceğimizi sürdürülebilir bir şekilde yönetebilmek adına en değerli doğal unsurumuz hakkında konuşuyor olacaklar, ‘toprak’.

Sağlıklı, üretken bir toplumun temel yapıtaşı topraktır, ve COP15’te toprak ve sürdürülebilirlik arasındaki bağlantılar hakkında keşfe çıkılacak. Yüksek seviyeli bölüm olan 9-10 Mayıs tarihlerinde bu konular tartışılacak ve bir Devlet Başkanı Zirvesi ile yuvarlak masa ve interaktif diyaloglardan oluşan seanslar ile, pek çok farklı etkinlik gerçekleşecek. 

COP15 çölleşme, arazi kaybı ve kuraklık ile mücadele edebilmek için önemli bir an. Global Toprak Görünümü’nün (Global Land Outlook) ikinci yayımı üzerine inşa edilecek toprak kaybı, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı gibi birbirine bağlı sorunlara, 2021'den 2030'a kadar sürecek olan, Birleşmiş Milletler’in Ekosistem Restorasyon On Yılı’na adım atarken, somut bir cevap niteliğinde olacak. 

Kuraklık, toprak restorasyonu başta olmak üzere, toprak hakları, cinsiyet eşitliği ve gençlerin güçlendirilmesi gibi diğer kolaylaştırıcı konular bu konferans ajandasının başlarında yer alıyor. UNCCD’nin (United Nations Convention to Combat Desertification) 197 katılımcısının toprak kullanımını geleceğe uyumlu hale getirme odağı ve alacağı kararlar ile, COP15’in toprak restorasyonu, kuraklık dirençliliği için sürdürülebilirlik çözümlerini harekete geçirmesi bekleniyor. 






Bizim de yakından takip ettiğimiz ‘Toprağı Kurtar’ (Save Soil) Kampanyası ile tanıdığımız dünyaca ünlü lider ve aktivist Sadhguru’nun konuşmasını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Konuşmasını okuyabilir ya da aşağıdaki vidyodan İngilizce olarak dinleyebilirsiniz.  



‘Namaskaram ve burada olan ve tüm dinleyicilere herkese günaydın.


Gezegenimizde toprak ve arazilerimiz ile ilgili dehşet verici istatistiklerden burada uzun uzun bahsetmeme gerek yok, fakat, çözüm için pek çok nüans var mutlaka, ve en önemli konular sayısal ve karmaşıklık bakımından küçük olmayan meseleler olmasına rağmen kongreler arasında tek bir kongrede, 1987’de en pozitif ve kesin sonuç elde edilmiştir. Ozon deliklerine odaklanan Montreal Protokolü tek noktalı eylem yaklaşımı ile ele alındığı için çözüm sonucu vermiştir. Şimdi ise toprak için aynı şeyi yapmanın zamanı gelmiştir. 

Toprağı diğer tüm konulardan, her ne kadar kayda değer ve önemli olurlarsa olsunlar, toprak konusunu ayrıştırmalıyız, çünkü diğer tüm konular toprak canlı kaldığı sürece hayatlarımızla ilgili önem teşkil edecektir. 

Toprağı canlı tutmak bunu yapmanın en kolay yoludur çünkü dünyanın neredeyse %54’lük alanı sürülmekte veya tarla olarak kullanılmakta, %18-20’lik bölümü kısmen tarım için kullanılmaktadır, yani %70-71’lik bir bölüm tarımsal arazidir, %4.2’lik alanlar şehirlerdir. 

Aslında sorunumuz, %71 sürülen, %4.2 ise asfaltla kaplanmış durumda olmamızdır. Bu konumuzun özüdür. Bu gerçekliğin sonucu ise neredeyse hiç bir yerde bahsi geçmeyen ve unuttuğumuz bir konuyu ortaya çıkarır, fotosentez süreci, -karbon ayrıştıran ve oksijen üreten devasa bir süreç- elle tutulur biçimde azalmıştır. Eğer bu gerçekliği tekrar etmem gerekirse, fotosentez olmasaydı önce atmosferdeki oksijen oranı %1’in biraz üzerinde olurdu. Bugün bu oran %21’dir, ama geçtiğimiz 1000 yıl içinde fotosentez oranı %85 oranında gerilemiştir

Bu önemli konuyu çözebilmek için, şehirsel alana yapabileceğimiz bir şey yoktur, tabi ki biraz daha şehirleri yeşertebiliriz, ama bunun ötesinde pek bir şey yapamayız. Bunun için tarımsal arazileri kullanmalıyız. Tarımsal araziler neden önemlidir, çünkü bu arazilere insan eli günlük olarak değmektedir. Eğer bu konuyu bu şekilde çözemezsek, diğer konuları nasıl çözeceğiz? 

İnsanlar yağmur ormanlarından, okyanuslardan bahsediyorlar. Ben yağmur ormanları ve okyanuslarımızdan uzak durmamız taraftarıyım, onlar kendi kendilerini iyileştirebilirl

Asıl iyileştirilmesi gereken alan tarım arazileridir, ve her gün kadın ve erkekler tarlalarla ilgileniyor. Yapabileceğimiz en basit şey toprağın içindeki yaşam için esas olan mikroorganizmalar için besin oluşturmaktır. Besin oluşturmak demek toprağın içindeki organik madde ortalamanın da üstüne çıkmalı demektir. 

Kuzey Avrupa’ya baktığımızda toprağın içinde bulunan organik maddenin %4.8 olduğunu, Güney Avrupa’da %1.1, Amerika’da %1.4, Hindistan’da %0.68, Afrika’da ise %0.3 olduğunu görüyoruz. 

Dünyanın tamamını ele aldığımızda tek bir ülkenin en az %3 oranını tutturabildiğini göremiyoruz, tek bir ülkenin bile. O zaman diğer tüm meseleler bir kenarda dursun, neden hedefler oluşturmuyoruz? Diğer konulara odaklanmaya elbette devam edebiliriz, ama en önemli konu bizden sonra gelecek jenerasyonlar için toprağı canlı tutmaktır.  


Öncelikle anlamamız gereken toprağın yaşayan bir özü olduğudur. Geçtiğimiz 2 sene boyunca toplantı yaptığım dünya çapında çeşitli tarım bakanlıkları ile görüşmelerim bende bir şok etkisi yarattı. Gezegenimizin %85’in üzerinde ülkeler hala toprağın cansız bir varlık olduğu ve bir kimyasal ekleme ya da çıkartma yaparak düzeltilebileceği konusunda bir bakış açısına sahip.  

Bu davranışı değiştirmezsek, ve organik içeriğin minimum %3 oranında olması yönünde toprağı düzeltemeyeceğiz. Tarım işçileri ve çiftçiler için teşvik süreçlerini yeterince çekici kılmak ve çiftçilerin bu süreçlerin sonucunda endüstri ve ticari kuruluşların karbon kredi sistemleri ile çiftçileri ikinci bir kulvarda daha teşvik etmek yönünde çalışmalıyız. 

Gördüğüm şey, yüzler hatta binlerce çiftçi ile çalışıyoruz, onlara karbon kredisi alabilmek için çok uğraştık ama çok sofistike bir grup insanın birlikte çalışmasına rağmen karbon kredi sistemini kırmak basitçe imkansız. Bazı şeyleri basitleştiremezsek kimse bu durumdan faydalanamayacak.

Basitleştirmenin de ötesinde, çiftçiyi gidip karbon kredisi almak yönünde yönlendirmek yerine ve minimumda %3’lük oranı tutturabilen çiftçinin topraklarının karbon depolama (carbon sequestration) konusundaki rakamsal veriler takip edilerek, hesaplanabilir ve hükümetler teşvik dağıtabilirler. 



Bir üçüncü teşvik seviyesi de, gıdaları organik olarak adlandırmak yerine -sanki diğer gıdalar organik değilmişçesine-... Bir ürünün organik olup olmadığını anlamak inanılmaz zor ve herhangi bir meyve veya sebzedenin içindeki gübre ve pestisid oranını ölçmek, laboratuarların dahil olduğu oldukça zor bir süreç. Bu yüzden yapılabilecek en basit şey, toprağın içinde organik maddenin ölçülmesidir ve bu çiftçilerin başında herhangi bir süpervizyon olmadan 10-15 dakika içinde yapılabilir.

Yani %3’lük bir organik içeriği toprağa yeniden sağlayabiliriz ve bunu yapabilen kişilerin ürünleri, meyve, sebze, tahil gibi ziraat ürünleri marketlerde farklı raflarda insanlara sunulmalı. 

Eğer marketlerde farklı bir rafta yer bulabilirlerse, bilim bize rahatlıkla bu gıdanın geldiği arazideki organik içeriğin yüzde kaç oranında olduğunu söyleyebilir.


Gıdanın içinde bulunan mikrobesinlerin ne olduğu, sağlığa hangi yönde yararlı olduğu, hangi yönde sağlığı koruduğu, ve bir ülke için neden yararlı olduğu konusunda sağlık sistemlerine etkisi, bir ülkedeki daha mutlu, sağlıklı ve refah seviyesi artan nüfus, üretkenlik ve yaratıcılık anlamında nasıl katkılar yarattığı gibi konular hakkında yeterli datamız var, bunları sadece ilişkilendirmek durumundayız. 

Bu çiftçi için geliştirilecek 3 yönlü teşvikler, kesinlikle karşı karşıya olduğumuz toprağın neslinin tükenmesine karşı çözümleri hareketlendirecektir. Toprağın neslinin tükenmesi kelimelerini kullanıyoruz çünkü, hareketlerimizi şimdi geri çevirmezsek... Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı’ndan değerli hanım söylüyordu az önce, her sene, 27.000’e yakın organizma ve tür kaybolmakta. Bu hızla gidersek, 30-35 sene içinde istediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar yatırım yapalım, bu gidişatı geri çeviremeyecek hale geleceğiz, çünkü geri dönülemeyecek noktaya gelmiş olacağız. Bu noktada herşey inanılmaz zor ve hatta imkansız olacak.

Ama ŞİMDİ, bu zorluk ve hatta ayrıcalığa sahibiz, bu jenerasyon biziz. Eğer şimdi harekete geçersek dönüşü olmayan bir felaketin eşiğinden dönebiliriz. Ben hepimizin bu komplike konular ve komplike çözümlerin yaptırımları için çalıştığımızı görmek istiyorum. Yaptırım ve uygulamalar büyük sorunlar çünkü uygulamaların tarlada yapılması gerekiyor ve tarlalar bilim adamları değil çiftçiler tarafından yönetiliyorlar. Bu yüzden tüm bu konuların tek yönlü bir eylem planı, tek yönlü bir teşvik planı kapsamında uygulanması gerekmektedir. Eğer ilham, teşvik ve.. Bu teşvikler bir süre sonra bizi ileriye taşıyacaktır. 

Bu benim hepimize çağrımdır, çünkü COP15’in daha fazla bürokrasi ve kağıt işleri ile sona ermesi değil, sağlam bir uygulama planı olan aksiyonlarla son bulmasını istiyorum, uygulanabilir ve önümüzdeki birkaç yıl içinde belirgin fark  yaratacak uygulamalarla hayata geçirilebilir olmasını istiyorum. Beni burada ağırladığınız için teşekkür ederim.’ diyerek konuşmasını zarafet ile bitirdi. 


Özetle ‘Toprağı Kurtar’ kampanyası için yakından takip ettiğimiz Sadhguru’nun bu oturumda da tutku ile diğer ülke liderlerin yaptığı çağrıda toprağı kurtarmak için 3 konuya odaklanmalıyız: 

1- Tüm ülkeler topraklarındaki organik madde oranını minimum %3’e çıkartmalı 

2- Çiftçilere karbon kredi sistemi ile teşvik sağlanmalı 

3- Tarlasında minimum %3’lük organik madde ile besin yetiştiren çiftçinin ürünü marketlerde farklı raflarda satılmalı ve çiftçiye teşviğe dönüştürülmeli 



Şimdilik benden bu kadar, çevirisini yaptığım bu konuşmayı izlemek isterseniz, aşağıdaki vidyodan izleyebilir ve diğer linklerden incelemeler yapabilirsiniz!