Dünya İçin, bilinçli yaşam yaklaşımını benimseyerek doğayı korumak adına jenerasyonlar arası bilgi paylaşımı yapan, atık temizliği, geri/ileri dönüşüm ve tasarım etkinlikleri düzenleyen bir sosyal oluşumdur.




ULAŞ
TAKİP ET
︎ Email
︎ Instagram
BİYODİNAMİK TARIM İLE KADİM BİLGİLERE GERİ DÖNÜŞ



BİLGİ

︎︎

Kasım 2023 
Yazan ve derleyen: İrem Çetinor


Rudolf Steiner’i bilenlerimiz vardır belki, ama bilmeyenler için Steiner’in kapsamlı hayatı ve hayata yaklaşış şeklinden biraz bahsedeyim.
Steiner, felsefe, bilim, eğitim, sanat, edebiyat gibi pek çok kanalı birbirine bağlayan ‘antropozofi’ kavramının kurucusu. 

Rudolf Steiner, gençliği. 

    Rudolf Steiner, ortayaşları, liderlik           vasıflarını elde ettiği zamanlar.

‘Antropozofi’ kelimesi, ánthrōpos (insan) ve sofίa (hikmet) anlamına gelen kök kavramları birleştiriyor, ve esasen insanın içindeki bilgiye odaklanan bir ezoterik arayış bir nevi ‘tin bilim’ veya ‘spiritüel gelişim yolu’ diyebiliriz.

Fizik ötesi durumlar, doğa bilimleri ve fizikî dünyayı araştırıpve tanımladığı  hedefleyen bu ezoterik fikir akımı Steiner’in öncülüğünde ortaya çıkıyor. 

Evrene ve insanın varlığına yukarıda bahsettiğim tüm kavramlarla çok daha geniş bir pencereden bakarak hayatı ve doğal yaşamı anlamlandırmayı hedefleyen bir gözlem çeşidi belki de.. 

Steiner’i aslında, öğrencilerin hayal gücü ve yaratıcılığına odaklanarak, entellektüel, sanatsal ve pratik becerilerini geliştirmek için bütüncül bir yaklaşım benimseyen eğitim stili olan Waldorf Eğitim methodlarıyla ilişkilendirilmiş olarak duymuş olmanız mümkün.


Zamanının diğer düşünürleri gibi, Steiner da pek çok farklı açıdan konulara özgünlükle el atmış engin bir kişi. Bu sebeple insanın doğa ile ahenkli yaşamı ve endüstriyel tarıma alternatif olabilecek tarım yöntemleri hakkında araştırmalar da gerçekleştirmiş, methodlar türetmiş.

Daha spiritüel ve esoterik bir yerde durduğu için de insanın yaşamı boyunca varoluşunu sorgulayan yaklaşımıyla, ‘Özgürlük Felsefesi’ ve ‘İdrak Teorisi’ gibi pek çok ilgi çekici konu hakkında başlarında Goethe gibi farklı aydınlar ile birlikte yazılar yazmış, eğitimler vermiştir. 

Biraz daha detaylı bilgi için bu linki faydalı buldum, inceleyebilirsiniz.

Peki tüm bunların ‘biyodinamik tarım’la ne ilgisi var? 


BİYODİNAMİK TARIM

Hepimizin hayatının temel yapı taşlarından biri gıda. Gıda günümüzde çoğunlukla endüstriyel tarım teknikleri ile üretiliyor, yani tek tip bir besin türünün toprağa yan yana göz alabildiğince dikilmesi, bolca pestisid ve insektisidler ile spreylenmesi, ve ardından araçlar ile toplanması, kamyonlarla taşınarak süper marketlere getirilmesi durumu.

Bireyi ve tüm dünyayı etkileyen en temel konulardan biri olan gıda, toprak ve toprak sağlığıyla ilişkili olduğu gibi, tüm canlı varlıkların bir arada hemhal biçimde, dengede yaşayabilmesi ve başta toprak olmak üzere, tüm canlıların bütüncül sağlığıyla ilişkili.

Toprağın çamur veya toz gibi önemsiz veya pis birşey olduğunu düşünen dünya üzerinde o kadar çok insan var ki, halbuki toprak ‘ana’mız, tüm yaratımın ve canlılığın, yüz binlerce mikro ve makro organizmanın yaşam kaynağı olan kutsal bir değer. 

Biodinamik tarım ilk tanıştığımda, -ki bu BAÇEM’de (Balıkesir Çiftçi Eğitim Merkezi) Mine Pakkaner’in eğitiminde oldu- bu kadar etkilenmemin sebebi bu anlayışın esoterizm, spiritüelizm ve bütüncül yaklaşımı benimsemesi oldu. Sanki dünya üzerinde olan herşeye dair bir fikrimiz, ve elimizde olan tüm bilgilerde bir kesinlik varmış gibi davranıyoruz, halbuki bilimsel araştırmalarda bile bazen çelişkiler ve değişik sonuçlara varmak söz konusu.

Bizden daha yüce ve sonsuz çeşitlilik barındıran muazzam bir sistemin parçası olduğumuzu ve belirsizlik içinde yaşadığımızı kabul etsek belki de, doğanın ve doğal sistemlerin kendi yöntemlerinden de öğrenecek pek çok şeyimiz olduğunu keşfedebilecek ve bu kadar mekanik ve keskin davranmayacağız çevremize.

İnsanın belirlilik ve kesinlik ihtiyacı, ve soyutla mücadelesinden -ve belki de en temelinde ölüm korkusundan- kaynaklanan doğal dünyadaki tahribata, gelin Steiner’in sunduğu öneriler üzerinden bakarak yeni bir yaklaşım geliştirelim.


Biyodinamik tarım yukarıda da bahsettiğim gibi bütüncüllükte, ekolojik ve etik bir anlayışla tarıma yaklaşır. Steiner'ın 1920’lerde çevresiyle paylaştığı derslerinde bilimsel anlayışı doğayı ruhla birleştirme konusunda yeni bir yol açtı.

Toprak sağlığı amacıyla, gıda kalitesini arttırmayı hedefleyen bir yöntem olduğu için günümüzde da oldukça ilgi gören bir yöntem olmaya başladı. 

Biyodinamik yöntem gıda veya şifalı bitki yetiştiriciliği yapılan toprağın sağlık ve verimliliğini, hem de bu toprakta yetişen mahsulün kalitesini, hem de çiftliklerin ekonomik sürdürülebilirliğini koruma odaklı çalışan oldukça çevreci bir yöntem. Bunun ötesinde her çiftliği kendine özgü özelliklere sahip, kendi kendine yeten organizmaya benzer alanlar olarak kabul eden bir yaklaşım. 

Arazide yetişen her varlığın döngüselliğini gözetir, bu bakımdan geri dönüşüm ve devamlılığın pratiğini savunur, ve yetiştiriciliği yapan çiftçileri de bu döngünün bir sahibi veya liderinden çok bir parçası olarak kabul eder, bu bakımdan daha otoriterden ziyade ‘merkeziyetsizci’dir bile diyebiliriz belki de.

Yine arazinin üretim bakımında dışa ‘muhtaciyeti’, yani dış girdiye olan ihtiyacı, minimize edilerek kendi kendine yetebilir bir düzeyde işleyebilmesi hedeflenir. En önemli özelliklerinden biri de, çiftçileri ekonomik olarak kalkındırabilecek verimliliğe ulaştırabilecek methodlar sunmasıdır diyebiliriz. 
 
Steiner, 1924 yıllında sekiz ayrı seminer olacak biçimde ‘Tarım Dersleri’ başlığı altında çiftçilere araştırarak, yüzyılın başında kimyasal gübrelerin kullanımı sebebiyle toprağın besin değeri, verimlilik ve biyoçeşitlilik bağlamında ‘fakirleştiğini’ gözlemleyen çifçilere bir çözüm niteliğinde derlediği kadim bilgileri sunmuştur.

Toprağa dışardan müdahale ile eklenen kimyanın toprağı ve içindeki ekosistemi çoraklaştırdığı ve ötesinde ürün kalitesini düşürdüğünü gözlemleyen çiftçiler için alternatif olarak ortaya çıkan bu kapsamlı ekolojik tarım sistemi ‘Biyodinamik Tarım’a gelin biraz daha yakından bakalım. 





TARIM TÜRLERİ ARASINDAKİ FARKLAR


Bu bilgilere Demeter Türkiye’nin sitesinden ulaştım, ziyaret edebilirsiniz.
Demeter, dünyada biyodinamik tarım için bir otorite olarak kabul edilen, uluslararası ilke ve standartları belirleyen bir sertifikasyon kuruluşudur.


GELENEKSEL TARIM


Çiftliğin varlığı: 

  • Kültürden kültüre, bölgeden bölgeye, bazen bir kültür ve hatta bir bölgede kabileden kabileye değişebilmektedir. Bu, genellikle karışık, canlı ve dinamik bir ilişki ağıdır.
  • Dünya, evrende sürekli bir devinim içinde devam eden canlı bir varlıktır.
  • Güçler, pek çok yönden kesintisiz şekilde canlı ve cansız her şeyi etkilemektedir.
  • Göksel varlıkların uyum içinde olması, sağlıklı üretimi dolayısıyla da refahı etkiler.
  • Hayvanlar ve insanlar bütünün ayrılmaz bir parçasıdır.
  • Çiftlik ayrı bir varlık olarak algılanmaz.
  • Sağlıklı şekilde devamlılık, bu bütünün bir parçası olarak kabul edilir.

Tarım kültürünün kaynağı: 

  • Geleneksel tarım, kuşaktan kuşağa aktarılan adetler, ritüeller, bilgelikler, aşiret kuralları, batıl inançlar, dinsel alışkanlıklar ve çoğunlukla diğer dışsal değerlere derinden bağlı bir tarım şeklidir diyebiliriz.

UYGULANAN YÖNTEM: 

  • Geleneksel çiftçi, çoğunlukla aileden, kabile büyükleri tarafından daha önce uygulanmış geleneklere dayalı ve nesilden nesile aktarılan mevsimlik preparatlar, ekim, toprağı işleme ve hasat yöntemlerinin uygulandığı bir modele bağlı kalır.
  • Sürekli yenilik peşinde koşulmaz ve genellikle yeniliklerin kabul edilmesi de yavaş olur.
  • Biyoçeşitlilik, çiftçinin mümkün olduğunca kendi kendine yeterli olma ihtiyacını karşılayabilmesi için geleneksel uygulamaların bir parçasıdır.



ENDÜSTRİYEL TARIM


Çiftliğin varlığı:

  • Endüstriyel tarım, verimliliği en yüksek noktaya ulaştırmak üzere emek ve teknolojiyi en üst sınırda kullanarak, en kısa vadede kârı hedefleyen ekonomik bir girişimdir.
  • Dünya, oldukça sınırsız şekilde kullanılabilecek işletilebilir bir öz kaynaktır.
  • Maddeler, mekanik / manipülatif kullanım için analiz edilir.
  • Doğal koşulların etkilerini, teknolojik olarak sınırlamak mümkündür.
  • Hayvanlar ve insanlar, nakit akışı – gelir kaynağı bağlamında görülür;
  • Çiftlik genellikle bir makine ya da “fabrika” olarak kabul edilir (mekanik perspektif).

Tarım kültürünün kaynağı:

  • Endüstriyel uygulayıcı, “fabrika” olarak gördüğü çiftliği ile sömürücü iş düzeni idarecisi konumundadır. Gözlem, analiz ve izlenecek yol, elde edilen sonuçlara göre değişebilmektedir.
  • Teknolojik bir çerçeve, uygulayıcının düşünce, problem tanımlama ve çözümünü şekillendirerek sınırlandırır.
  • Verimlilik için Biyoçeşitliliğin önemi dikkate alınmadığından üretimde bir dengesizlik söz konusudur. Tek çeşit ürün üretimi, endüstriyel paradigmada kuraldır.

UYGULANAN YÖNTEM:

  • Endüstriyel uygulayıcı, ekonomik kârını en üst düzeye çıkarttığı ölçüde başarılıdır. Sonuç olarak, teknoloji ve emeğin verimliliğini en üst düzeye ulaştıran yöntemler ve uygulamalar kullanılır, bunlar değerlendirilir ve süzgeçten geçirilir.
  • Yenilikler sürekli araştırılır, ancak bunlar işletmeye getireceği kara göre değerlendirilir; böyle olmasının sebebi de artan çıktı veya azalan girdi olabilir.


ORGANİK TARIM


Çiftliğin varlığı:

  • Organik tarım, yaşamı karmaşık bir ekosistem olarak algılar, şöyle ki;
  • Tamamen maddesel olmasına karşın, doğa yeryüzünde yaşayan bir ekosistemdir.
  • Maddeler, dengeli ve ekolojik bir kullanım için analiz edilir.
  • Doğal koşullar kabul edilir ve bunlara uygun düzenlemeler yapılır.
  • Evcil hayvanlar, genellikle etik olarak hariçte tutulur.
  • Çiftlik, büyük ekosistemin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir (ekolojik perspektif).

Tarım kültürünün kaynağı:

  • Organik uygulayıcı, ekosistemin karmaşıklığını olduğu gibi kabullenerek, bu ekosistem çerçevesinde sürdürülebilirliğe yönelik (sıfır kar veya zararla) çalışmalar yapar.

UYGULANAN YÖNTEM:

  • Organik tarım yapan çiftçi, arazisinin sürdürülebilir bir geçim kaynağı olarak devamlılığını hedefler ve dolayısıyla doğaya uyumlu tarımsal faaliyetlerde bulunarak toprağa “zarar vermeyen” uygulamaları destekler.
  • Organik üretim, biyoçeşitliliği temel ilke olarak vurgulamamaktadır ve tek çeşit ürün üretimi yaygın bir yöntemdir.


BİYODİNAMİK ORGANİK TARIM


Çiftliğin varlığı:

  • Biyodinamik organik tarım, temeli dönüşüme dayanan canlı ve dinamik (aktif) karmaşık bir tarım sistemidir.
  • Dünya, sürekli hareket ve değişim içinde olan sonsuz evrende yaşayan, manevi-fiziksel enerji ile tanımlanan bağımız bir varlıktır.
  • Maddeler, hayatı oluşturan güçlerin taşıyıcısıdır.
  • Göksel varlıklar, doğrudan yeryüzü yaşamını etkiler.
  • Hayvanlar ve insanlar, göksel ritimlerin dışında kalır ve
  • Her çiftlik, kendine özgü canlı, dinamik ve manevi bir ‘bireysellik’ taşır ** (manevi perspektif).

Tarım kültürünün kaynağı:

  • Biyodinamik tarım yapan kişi, bu karmaşık, canlı ve dinamik çiftlik bireyselliğine hem destek olur hem de dönüşüme dayalı iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşımla çiftliğini yönetir.
  • Gözlem, sorunu belirleme ve kökenine inerek sorundan kurtulabilmek, tamamen çiftçinin yaklaşımının ta kendisidir.

UYGULANAN YÖNTEM:

  • Olası sorunun teşhis ve tedavisi ilişkisinden yola çıkarak, biyodinamik çiftçi faaliyetlerini destekleyici (koruyucu) bakım ve iyileştirici (terapötik) müdahalelere ayrılmıştır.
  • Uygulamada dönüşüm, denge, biyoçeşitlilik, bitki ve hayvanların yapısal sistemlerini güçlendirmek odak noktalarıdır.


Şimdi tüm bu yazılı olanları birer hayat metaforu olarak yeniden okuyup hangi hayat tarzının size daha iyi geleceğini düşünerek değerlendirin derim. Aradaki ilişki sizi hayrete düşürebilir. 

Demeter Biyodinamik Tarım Derneği’nin sitesi üzerinden biraz araştırdığımda karşıma çıkan ‘You Will Grow’ isimli websitesinde bahsi geçen kavramları da düşünmek insana farklı birer pencere açıyor. Daha çok güven, içgüdü, tutku, cesaret ye, diyerek aslında yetiştirilen gıdaların yetiştiriliş prensipleri sebebiyle taşıdıkları frekansa dikkat çekiyorlar.

Nasıl endüstriyel tarımda asıl ‘niyet’, ne pahasına olursa olsun, kazanç ve yükselmekse ve bu yükseliş uzun vadede sağlığımıza zarar veriyorsa, biyodinamik tarımda da toprağa verilen özveri bizde farklı özellikleri ortaya çıkarabilecek kadar kuvvetli. O yüzden Ludwig Feuerbach’ın 1800’lerde de dediği gibi, ‘a man is what he eats’, yani insan yediği şeydir. 




ALTERNATİF KADİM BİLGİ & YÖNTEMLER 

Yukarı da da bahsettiğim gibi biyodinamik tarım hem toprağa, hem çiftçiye hem de gıdaya bambaşka bir pencereden bakmaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise, evren ve özellikle dünyanın bağlı olduğu uzay ve yıldızlar ile ilişkisinden beslenir. Güneş, ay ve yıldızların tamamından etkilenen dünya üzerindeki yaşamın parçası olan tarımı da bu kozmik olaylardan bağımsız değerlendirmez. 

Ama öğrendiğim, ya da daha doğrusu tanışma fırsatı elde ettiğim bu bilgilerden en çok ilgimi çeken kısmı biyodinamik tarımın, toprağı resmen kalkındırmak için başvurduğu methodlar oldu, bunlar da hazırlanan preparatlar ve başvurulan malzemelerin çeşitleri. Gelin bu preparatlara biraz daha yakından bakalım. 




BİYODİNAMİK TARIM PREPARATLARI


Biyodinamik tarım preparatları çok çeşitli farklı malzemeleri bir arada kullanmayı gerektiren yöntemlerden oluşuyor. Bunlar da öncelikle sayılarla ifade ediliyor. 

  • BD 500 İNEK BOYNUZU GÜBRESİ

  • BD 501 BOYNUZ SİLİKA

  • BD 502 – CİVANPERÇEMİ (Achillea millefolium)

  • BD 503 – PAPATYA (Matricuria chamomilla)

  • BD 504 – ISIRGAN OTU (Urtica dioica)

  • BD 505 – MEŞE KABUĞU (Quercus robur)

  • BD 506 – KARAHİNDİBA (Taraxacum officinale)

  • BD 507 – KEDİ OTU (Valeriana officinalis)

  • BD 508 – ATKUYRUĞU (Equisetum Arvense)


Barefoot Farmer’ın sitesinden bir görüntü 

Yukarıda bahsedilen bu 9 madde esasen iki hazırlık ve kullanım türü olarak ayrılabilirler, fermente edilerek toprak altında saklanan türler ve, çeşitli işlemlerden geçirilerek sprey olarak kullanılan türde preparatlar. 




KOMPOST PREPARATLAR


İlk hazırlık türü, tıbbi otlar olan, civanperçemi, papatya, kurtburnu, meşe kabuğu, karahindiba ve ardıç kökünden yapılan altı hazırlık kullanılarak zenginleştirilen ve canlandırılan kompost içindir. Bu bitkilerin her biri benzersiz bir fermantasyon sürecinden geçirilir. Bunlar, kompost yığınlarına  oluşturulduktan sonra ve çevrildikten hemen sonra küçük miktarlarda eklenir, azotu ve diğer besin maddelerini stabilize ederek, mikrobiyal çeşitliliği çoğaltarak kompostun kalitesini güçlendirir.

Bu hazırlıklar, topraktaki çürüme ve humus oluşum süreçlerini yönlendirmeye ve düzenlemeye yardımcı olur ve bitki besin maddelerini (kükürt, potasyum, azot, kalsiyum, silika, fosfor) biyoyararlı hale getirir, yani sağlıklı bitki büyümesi için organik formda mevcut hale getirir.

Araştırmalar ayrıca, kompost hazırlıklarının toprak yaşamını artırdığını, daha güçlü, daha sağlam ve zararlı organizmalara ve hastalıklara dayanıklı bitkileri teşvik ettiğini göstermiştir. Biyodinamik kompost ayrıca daha fazla karbonu yaşam alanına taşıyarak iklim dengesini restore etmeye yardımcı olur.

 O yüzden sağlıklı ve özenle yapılmış kompostu her zaman seviyoruz! 




SPREY PREPARATLAR


Kompost hazırlıklarının yanı sıra, birçok biyodinamik hazırlık da sağaltıcı, canlandırıcı ve duyarlılık getirmek amacıyla potense edilmiş sıvı sprey olarak tarlalara ve bahçelere uygulanır.

Sığırların gübresinden veya silika içeren, aynı zamanda bir fermantasyon sürecinden geçen bu hazırlıklar, su içinde ritmik karıştırma ile hazırlanır ve büyüme döngüsüne ve yılın zamanına bağlı olarak toprağa veya bitkilere püskürtülür. Hazırlıklarla çalışmak homeopati olarak adlandırılır çünkü preparatlarla çalışmak, belirli ritimlerde ve küçük miktarlarda karıştırma içerir.

Spreyler, ya toprağın yaşamını ve bitki bağışıklığını arttırarak, toprak ile bitkiler arasındaki ilişkiyi güçlendirir, bunun ötesinde fotosentezi güçlendirir ve olgunlaşmayı arttırır.

Şimdi tüm bu preparatlara yakından bakalım. 



1- BD 500 / İNEK BOYNUZU GÜBRESİ


Doğanın kanunlarını takip etmek açısından oldukça girift olan bu methodun birinci preparatında dikkat edilmesi gereken konulardan birinin ‘en az bir kere doğum yapmış bir inek boynuzu’ olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım. İneğin hormon dengelerinin kemiklerine kadar işlemesiyle ilgili bir durum bu belki de, daha araştırmak lazım. 

En az bir kere doğum yapmış ineğin boynuzlarının içine gübre dolduruluyor ve bu boynuzlar birbirine değmeyecek şekilde toprağın içinde bir çukura yerleştirilerek toprağa gömülür ve 6 ay boyunca toprağın içinde fermente olmaya bırakılır. Bu uygulamada boynuzun içindeki gübrenin yarım sene gömülü kalarak ‘kozmik enerji’ ve ineğin kendi enerjisiyle harmanlanarak güçlendiği düşünülür. 

Bu işlem ardından kullanılan gübrenin köklendirme hormonuna etki ettiği, kök gelişimi sürecinde hızlandırıcı ve bakteri kontrolü konusunda verim yarattığı tespit edilmiştir. Bu gübre yine, çelik alımında ve çoğaltma yöntemlerinde kök oluşum ve gelişimini teşvik etmek için kullanılabilir. Topraktaki faydalı solucanların yerine bir alternatif olarak da değerlendirilebilir.

Toprağa gömülen doldurulmuş boynuzlar

Topraktan fermente olduktan sonra çıkarılan gübre




2- BD 501 / BOYNUZ SİLİKA


Silika unu, kaya kristalinin tozlaştırılmış halidir. Bu malzeme de yine, en az bir kere doğum yapmış inek boynuzlarının içine doldurulur ve güneş gören bir bölgede açılan bir toprak çukurunun içerisine gömülür ve 6 ay bekletilir. Bu preparat, yetiştirilen bitkilerdeki toprak üzeri organlarda daha etkili olduğu, bitkinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, verim ve kalitesini arttırdığı tespit edilmiştir. 

Işığı kırarak bitkinin durumunu yakalayıp/ gözlemlemek. Bu, beni Vedik kozmolojideki Indra'nın Ağı’nı hatırlattı: ‘Indra'nın ağında her köşede çok yüzlü bir mücevher bulunur ve her mücevher diğer tüm mücevherlerde yansıtılır.’

Indra, Hinduism’de bahsi geçen, gökyüzü, şimşek, hava, gök gürültüsü, fırtınalar, yağmurlar, nehir akışları ve savaş ile ilişkili olduğu söylenen bir tanrıdır. 


Hinduism’de Indra’nın temsili

Indra’nın ağı, ışığı ve etrafını yansıtan su damlaları, - ‘Her şey bir, bir her şeydir.’

Boynuz için kuvarts kullanabilirsiniz, bunun için mineralin %98'den fazlasını içermesi önemlidir. Silika minerali Paskalya zamanında toplanır ve çok ince bir toza öğütülür. Kremsi bir kıvam elde etmek için su eklenir, ardından bu karışım boynuza dökülür. Silika dolu boynuzu ilkbaharda toprağa gömebilir ve kışın çıkarabilirsiniz. İçeriğin birazını alıp bir saat boyunca ritmik olarak karıştırırsınız, sonra yüksek oranda seyreltilmiş sıvıyı araziye püskürtebilirsiniz.

Silika, özetle daha iyi fotosentez verimi sağladığı, bitkinin daha güçlü kök salgılama ve azot bağlama özelliğini arttırdığı, daha sağlıklı, güçlü, kompakt ve dirençli yaprak büyümesi teşfik ettiği, genetik materyalin daha iyi ifadesini sağladığı, bitkileri belirli hastalıklardan koruduğu, güçlü çiçeklenme, meyve verimi arttırdığı ve olgunlaştırdığı, meyvelerde daha iyi lezzet ve besin değeri oluşturduğu için tercih edilen bir mineral. 



İnek boynuzunun içi
Quartz 
Indra’nın ağı




3- BD 502 / CİVANPERÇEMİ (Achillea millefolium)


‘Hiçbir diğer bitkide doğa ruhları, civanperçemi kullanımında kükürtü bu kadar mükemmel bir şekilde kullanma yeteneğine sahip değildir.’


Rudolf Steiner -
Tarım Kursu, Ders 5


Geyik mesanesi içerisine doldurulan Civanperçemi (Achillea millefolium) çiçeklerinin, güneşte bekletilerek fermante edilmesi sonucu elde edilen preparattır.

Bitkilerin büyümeleri sırasında, sülfür (kükürt dioksit) ve potasyum alımını tetikleyen bir etkiye sahip, bunun dışında protein ve karbonhidrat dengesinin oluşumuna sebep olur. Bir nevi katalizör olarak görev yapar.


Doldurulmuş bir geyik mesanesine bir örnek

Harald Hoven, hazırladığı preparatlar ile kışa hazırlık yapıyor. 

Barefoot Farmer’ın geyik mesanesi örneği



4- BD 503 / PAPATYA


‘Papatya kalsiyumu emer...bu, bitkinin dölleme işleminin zararlı etkilerinden büyük ölçüde korunmasına yardımcı olabilir.’


Rudolf Steiner -
Tarım Kursu, Ders 5

Papatya çiçekleri, bir nitrojen stabilizatörü ve bitki büyümesini güçlendirici olarak kullanılır. Sağlıklı ineğin ince bağırsağına doldurulan papatya bitkisinin fermante olması sonucu elde edilen bir komposttur. Bitkinin yaşam döngüsü içerisinde yer alan süreçlerde sapma olması ( yanlış zamanlarda ortaya çıkması ) gibi durumlarda bu süreçleri düzenlemek için kullanılır.

Mayıs'ın sonlarına doğru, Alman Papatyasının (Matricaria chamomilla) çiçek başlarını güneşli bir sabah, çiçekler açıkken toplanır.  Civanperçemine benzer şekilde çiçek başlarını sonbaharda kullanmak üzere kurutmak gerekir. 

Eylül ayında, kurumuş çiçek başlarını taze papatya bitkilerinden yapılmış çayla nemlendirmenin ardından papatyayı bir inek bağırsağına doldurmak gerekiyor.  20 cm - 40 cm uzunluğunda sosis benzeri paketler yapılarak preparatlar hazırlanır. Sosisler, birkaç gün boyunca kurumaları için asılacağı için bağlarken bir halka eklemek iyi olabilir.

Papatya preparatı, Civanperçemi hazırlığıyla aynı derinlikte ve benzer bir zamanda gömülebilir. Bu preparatı böceklerden korumak için iki toprak testi kullanmak iyi olacaktır. Yine ilkbaharda sosisleri dikkatlice kazıyıp, dönüştürülmüş papatyaları gömüşü oldukları yerden çıkararak kurumasına izin verin.

Alman Papatyası, ‘Matricaria chamomilla’
Kurutulmuş papatyalar





5- BD 504 / ISIRGAN OTU 


Isırgan otunun fermante edilmesi sonucu elde edilen bu preparat yüksek azot kaynağı olarak ve ayrıca malç örtüsü olarak da kullanılır ve toprak yapısını iyileştirme özelliğine sahiptir. Isırgan otu aynı zamanda demir, potasyum, magnezyum, kükürt ve kalsiyumun uyarıcısıdır. 

Dikenli otları seçerken güçlü, dik duran, bir formu olan bitkileri tercih etmek önemlidir. İyi yapraklar ve uçlar ne kadar köşeli olursa, "sokma" o kadar güçlü ve iyi olur.

İlkbaharın sonları veya yazın başlarında, sap ve yapraklar, bitki çiçek açmadan önce toplanmalıdır. Tüm bitki, ideal olarak bir kuruma raflarında düzenlenmeli ve tamamen kuruyana kadar düzenli aralıklarla çevrilmelidir. Bu noktada, sonbahara kadar bir kağıt torbada saklanabilirler.

Hazırlık sonbaharda yapılır. Kurumuş dikenli otlar, başa baş yerleştirilen 10-15 cm çapında sırlı olmayan kil kaplara sıkıştırılmalıdır. Hazırlık bir yıl boyunca bırakılmalı, bu nedenle alanın iyi bir şekilde işaretlendiğinden emin olunmalıdır.

Sonraki 12 ay boyunca, dikenli otlar koyu bir humusa dönüşecektir. Hazırlığı kaldırırken hacim azalmış olacaktır. Tamamen dönüşmemiş herhangi bir sapı kırmak için süzülmeli ve kullanmaya hazır olunana kadar serin ve kuru bir yerde saklanmalıdır.


Isırgan otu




6- BD 505 / MEŞE KABUĞU


Meşe kabuğu, kalsiyum işlemlerini teşvik eder, mantar patojenlerini engeller, tanik asit aracılığıyla bir nevi böcek ilacıdır ve bitki hastalıklarının gelişebileceği yerlere şekil verme güçlerini yerleştirir.

Yaz sonunda, 30 yaşından yaşlıca ve gövde çapı 30 cm'den fazla olan bir İngiliz meşesinden (Quercus robur) dış kabuk toplanır. Kabuk, bir evcil hayvanın kafatasının içine küçük parçalara ayrıldıktan sonra kafatasının içine, beynin olması gereken yere yerleştirilir. Evcil hayvan bir inek, koyun, keçi, domuz veya at olabilir.

Kafatası daha sonra bir tahta varil veya bitki malzemesi, su ve su ile doldurulan bir çukura yerleştirilir. Bir sonraki altı ay boyunca suyun üzerinden geçecek bir konumda olmalıdır. Nisan sonu ve Mayıs başında, dönüştürülmüş Meşe Kabuğu'nu kafatasından kazıyın; kafatasını bölmek gerekebilir buna dikkat etmek gerekmektedir. 





7- BD 506 / KARAHİNDİBA


‘Masum sarı karahindiba!...
Silisik asidin arasında meditasyon yapar... homeopatik olarak kozmosa dağılmış olan ve verilen yeryüzü bölgesinde silisik asit olarak ihtiyaç duyulan şey.’


Rudolf Steiner -  
Ders 5, Tarım Kursu

Karahindiba, potasyum ve silisik asit süreçlerini teşvik eder, bitkileri çevreye duyarlı kılar, besinleri çekme yeteneğini güçlendirir. 

Çiçek başlarını erken ilkbaharın güneşli bir gününde toplayın. Tamamen açılmamış olmaları gerekiyor; çünkü tamamen açılan çiçek başları, hazırlık sürecinin ilerleyen aşamalarında tohumlanmaya devam edebilirler.

Çiçek başlarını güneşte birkaç saat boyunca solarak solmalarını sağlayın, ardından gölgede kurumaya bırakın.

Kurumuş çiçek başlarını su veya taze hindiba çayına batırın ve bunları bir mezenterden yapılmış önceden hazırlanmış ceplere doldurun. İki levhadan (20 cm - 35 cm) dikilmiş bir mezenterden yapılmış cebelerin içine 5-6 avuç kadar hindiba çiçeği sığmalıdır.

Hindiba dolu mezenteri birkaç gün boyunca kurumaya bırakın. Mezenter yastıkları, diğer hazırlıklarla aynı boyutlarda bir çukura yerleştirin. Altı ay sonra hazırlığı çıkarın ve dönüşmüş hindibayı toplayın.





8- BD 507 / KEDİ OTU


Kedi otu fosfor süreçlerini teşvik eder. Toprak, gübre ve bitkide ısı süreçlerini düzenler. Çiçek ve meyve oluşumunda etkilidir.

Kedi otu çiçekleri sabah erken toplanır. Onları öğüt ve suyunu çıkarmak için sık. Ekstraktı lastik kapaklı bir cam şişeye koyup, fermante olmasını sağlayın. Bir buçuk ay sonra, fermantasyon işleminin büyük bir kısmı gerçekleşmiş olacaktır. Şişe, karanlık gölgeli bir yerde saklanmalıdır.

Ortaya çıkan sıvı, kahve gibi kahverengi-kırmızımsı bir renk alacaktır. Kedi otu sıvısı birçok yıl boyunca saklanabilir. 

Rudolf Steiner, Valerian 507 preparatını, verdiği beşinci Tarım Konferansının sonunda çok kısa bir biçimde tanımlamıştır.

Steiner,

“Valeryan (Kediotu) çiçeklerini ezip elde edilen çiçek özünü ılık suyla iyice seyreltin. Çiçek özü çıkarma işlemi herhangi bir zamanda yapılabilir ve daha sonra muhafaza edilebilir. Seyreltilen bu Valeryan bitkisi suyunun kompost yığınına çok iyi bir biçimde uygulanması halinde gübreyi, fosfor adı verdiğimiz maddeyle doğru şekilde ilişki kurmaya teşvik edecektir”

tavsiyesinde bulunmuştur.

Kediotu bitkisi
Kediotu preparatı






9- BD 508 / ATKUYRUĞU


Atkuyruğu (Equisetum) bitkisinin preparatı bir püskürtme hazırlığıdır ve kompostta kullanılmaz.

Bitkiyi yaz ortasından önce, Haziran ayının sonlarında güneşli bir günde toplamak gerekir. Bitkileri gölgede yayarak kurumasını sağlanır.

20g kuru bitki iki litre tercihen yağmur veya kaynak suyu ile yarım saat boyunca kapağı kapalı bir şekilde kaynatılır ve 24 saat bekletilir. Süzülür ve 4.5 litre olacak şekilde daha fazla suyla seyreltilir. Ardından özel karıştırma yöntemi ile 15 dakika boyunca karıştırılır. Bu preparat biyodinamik tarım prensiplerine göre sprey olarak kullanılır. 



Tüm bu süreçler ile ilgili daha detaylı bilgiler edinmek isterseniz, Demeter’in sitesini ziyaret edebilir ya da Mine Pakkaner’in eğitimlerine göz atabilirsiniz. 

Tüm bu bitkiler ile ilgili daha da çok bilgi edindikçe, her bitkinin dünyamızı çevreleyen gezegenlerin çeşitli özelliklerini taşıdığını, ve bununla birlikte farklı enerji, ahenk ve koruma kalkanlarını toprağa aktarabileceklerine dair bilgileri ilk duyduğumda, buna batıl inanç gibi bakabilecek insanlar tarafından kullanılmayacağını tahmin etmekle birlikte süreçlerin bu kadar karışık ve meşakatli olmasına rağmen özellikle çiftçiler tarafından tercih ediliyor. Bunun arkasındaki birincil sebep ise ortaya çıkan ürünlerdeki verim ve kalite artışını bizzat deneyimlemeleri.

Rudolf Steiner’in hayata merakı ve engin perspektifi ile bakışı, ve bunun öncülüğündeki araştırmalarının, Hint felsefesinden, küçük bir su damlasının tüm evreni kapsaması fikrinden, bir kez doğum yapmış ineğin taşıdığı hormonların kemiklerine kadar işlemesine kadar pek çok girift bilgiyi taşıyan bu methodlar silsilesi Biyodinamik Tarım’a dair bilgiler edindiğim için kendimi daha da genişlemiş hissediyorum.

Bu öğreti ve tekniklerin bizi sonuç alma zihniyetinden daha çok süreçleri sevgi ve emekle örmeye ve işlemeye iteceği kesin. Umarım daha çok insan pestisitlere ve kimyasal ilaçlara bulaşmak yerine bu yöntemlerin kadimliği, enginliği ve derinliği ile tanışma fırsatı elde eder. 

Elimden geldiğince yöntemleri özetlemeye çalıştım, fakat daha sadece yüzeyi tırtıkladığımın da farkındayım. Kim bilir belki önümüzdeki zamanlarda bu konularda uzman çeşitli insanlarla bir araya gelme şansım olur, o zaman biraz daha derinlere inebiliriz.