Dünya İçin, bilinçli yaşam yaklaşımını benimseyerek doğayı korumak adına jenerasyonlar arası bilgi paylaşımı yapan, atık temizliği, geri/ileri dönüşüm ve tasarım etkinlikleri düzenleyen bir sosyal oluşumdur.




ULAŞ
TAKİP ET
︎ Email
︎ Instagram
BUGÜN 6 ŞUBAT

DÜNYA İÇİN
ETKİNLİKLER

︎




Şubat 2023 
Yazan: İrem Çetinor


6 Şubat sabahına nasıl uyandığımızı çoğumuz hatırlıyordur. Ben Meksika’dan bir arkadaşımın ‘iyi misin?’ mesajıyla güne başlamıştım. 
Bu yazıyı yazmaktaki amacım, ah ve vah demek, acıyı çoğaltmak değil. Ama sanırım biraz içime dökmeye ve geçen senenin kaotik ve yoğun enerjisini bir yere aktarmaya benim de ihtiyacım var. Aşağıdaki resmi, tutunabileceğimiz tek şeyin sevgi, birliktelik ve umut olduğunu farkettiğimde çekmiştim. Ancak böyle şartlarda yaşamdaki en önemli gerçeklerin ne olduğunu anlayabiliyor insan. Hijyenin, gıdanın, barınmanın bile insani boyutlarda sağlanamadığı bir ortamda insan nasıl varolur diye sorduğumda kendime, geriye sadece bu gerçeklikler kalıyor. 



KAF Kolektif’in Sümer Mahallesinde bulunan uygulama alanında, Gökçe Gülcüer’le birlikte verdiğimiz kısa bir mola esnasında. 

Depremlerin ardından, birkaç arkadaşımın Kahramanmaraş’a gittiğini ve orada güvenli bir topluluk ağı yarattıklarını öğrendiğimde, İstanbul’da erzak ve para toplamanın içimde yarattığı çaresizliğe panzehirin anca buraya benim de giderek bizzat orada olmam olduğunu fark etmem çok zaman almadı. His gelir ya, yap, yapma, diye.. O hissi hemen dinlemek lazım. Erteleyince o içsel rehberliğin de pek bir anlamı kalmıyor. 

İsimlerini yazmamda sakınca yoktur diye umuyorum, öncelikle Lara Lakay ve Ela Mete’nin önderliğinde herkesin nerelere uçtuğunu öğrendim, ben de peşlerinden gittim. Bizi bir kuş sürüsüne ve hikayemizi de hakikaten bir ankanın hikayesine hala çok benzetiyorum. Bir nefis yolculuğuydu resmen. Herkes bir şeylere takıldı, kanadı kırılan oldu, yoldan sapan oldu, bırakan pes eden, yön değiştiren oldu, ama yine de tüm kuşlar uçtu, ‘KAF’ dağının tepesine.. Dağın tepesine konanlarsa gerçekten inkar edilemez bir biçimde değişti ve dönüştü. 

Kaf dağıyla ilgili pek okuma fırsatım olmadı ama en son karşıma wikipedia’da çıkan yazıyı buraya kopyalamak istiyorum. 

‘İnanca göre dünyanın çevresi gemilerin geçemediği, kıyıları görülemeyen karanlık bir su kütlesi ile kaplıdır. Buna göre bu su kütlesinden sonra da her şeyi bir kuşak gibi çevreleyen Kaf Dağı gelir. Kaf Dağı yeşil zümrüttendir ve gökyüzünün rengi onun yansımasından gelir. Bir başka kaynakta da Kaf Dağı'nın zümrütten bir kayaya dayandığı ve bu kayanın, kendi kendine duramayan dünyaya bir destek olmak üzere yaratıldığı belirtilir. İnsanların aşmasına imkân olmayan Kaf Dağı'na dünyanın sonu gözüyle bakılır. Bu dağ, görünen ve görünmeyen dünyalar arasındaki sınırdır.’


Herşeyde anlam arayan tarafım bu yolculuğumuzu ve yaşadığımız günleri hikayeleştirmeye yatkın. İçinden geçtiğimiz dönüşü dillere destan gerçekten de. Görmek istediğin değişimi, aradığın yardımı önce içinde bulmaktan geçiyor tüm konu. Devletten, kurumdan, büyüklerimizden belki de göremediğimiz hareketi kendimiz gerçekleştirmeye cesaret ettik. Bu cesaret işte ankanın gücünü oluşturuyor bence, anka sadece mitolojisi, bizim oraya akıttığımız şefkat, anlayış, yaratıcılık ve çözümler ancak bir ankaya benzetilebilirdi zaten. Başka birşey diyemiyorum. 


Kaf Kolektif ekibinin bir kısmı 

KAF Kolektif’in parçası olan herhangi birinin hissettiği kalp kırıklığı, şefkat ve insanlık duygusunu başka bölgeye giden insanlar da hissetmiş midir diye soruyorum bazen kendime.. Hissetmemiş olmaları imkansız, ama bizim oluşturduğumuz dayanışma ve kardeşliği acaba kimse oluşturabilmiş midir? Kurulan bu düzenin içinde herkese bir özerklik, bir insan olma hakkını yeniden hatırlatan başka sistemler de kuruldu mu bu zaman zarfında? 

Böyle bir toplumsal çaresizliğin içinde hissettiğimiz birlik ve beraberliğin, insanlığın dibine kadar vurmanın ne demek olduğunu öğrendik. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak çok yorulduk, ama başkalarının acıları ve içinden geçtikleri halleri görünce yorgunluğumuza ses edecek halimiz kalmadı, gönlümüz zaten izin vermedi. 

Haddimi aşmak istemiyorum böyle fazlaca duygularda yüzerek ve devrik devrik abartı cümleler kurararak, bazı şeyler hakikaten anlatılmaz, yaşanır, hatta içinden geçilir öylece. Yaşadıklarınsa seni ölene kadar değiştirir. Böyle birşeyler yaşandı Kahramanmaraş’ta işte..

Kahramanmaraş’ta bir gün batımı

Bir sene geçti, ve peki şimdi? KAF Kolektif’in oluşturduğu topluluk Sümer’de devam etmiyor, ama yarattığı kardeşlik sürüyor. Oradaki bağlantılarımız sürüyor. İçimizdeki değişiklikler, insaniyet sürüyor. Yardımlaşma ağımız sürüyor. İletişimimiz de yer yer devam ediyor. 

KAF’ın çatısı altında, ne yaptık peki? Ağaçları korumaya çalıştık. Çünkü bu tip doğal afetler bize en çok neyi gösteriyor? Doğayla ne kadar ahenk içinde yaşarsak o kadar hayatta kalma şansımız var. Toprağı doğru işlemezsek, evlerimizi doğal koşullara uyum sağlayacak malzeme ve tekniklerle yapmazsak sadece kendimize mezarlar, hapisler kuruyor oluyoruz. 

Okul binalarımızın bile birer mezarlığa dönüşmemesi için, gelecek nesiller için dünyada nasıl okullar var bir bakabilsek. Başımızı kaldırıp biraz ufkumuzu genişletebilsek, göreceğiz ki geleceğimiz ancak doğa ile uyum içinde kurulmuş eko köyler ile ilerleyebilecek. 


Kahramanmaraş’tan Hatay’a doğru giderken, yıkık binaların molozlarını taşıyan bir kamyon


Hatay merkezde karşılaştığımız görüntüler


Makinaların öğrendiği, Chat GPT’nin pek çok şeye cevap verdiği bu yeni çivisi çıkmış dünya düzeninde kalpten kalbe bir bağ kurmanın yöntemlerini nasıl geliştirebiliriz? Göz göze bakmanın, kulak kulağa konuşmanın, el ele tutuşmanın dışında birlikte bir yaşamın mümkün olmadığını anlamak için daha kaç yangın, sel, deprem, savaş geçirmemiz gerekiyor? 

Gıda yetiştiriciliğinin, botanik bahçelerin, topluluk ağlarının, komunite aktivitelerinin hepimiz için birer kurtuluş olacağını illa ki afet geçirerek öğrenmemiz gerekiyorsa, bunun da bu şekilde içinden geçeceğiz demektir, başka çare yok. 


Yeni Dünya ile Dünya İçin etkinliklerimizden biri
Sera kurulumu esnasında

Atık su kanalını kurarken
Soner Abi’yle iş üstünde
Şifalı bitki fidan ekimi 
Kompost bidonumuzu kurarken

KAF’ta gerçekleştirdiğimiz çalışmaların çoğunda bir kalıcılık gözetmedik. Çalışmaların sadece gençlerin zihninde uygulama olarak yer etmesi benim için önemliydi, çünkü geçici ve akıbeti belli olmayan bir alanda yaptığımız çalışmaların kalıcılığına odaklanmak bizim için de yapıcı olmayacaktı. O yüzden biz de elimizde olanlarla ilerledik, alana bir düzen getirmek ve bunu düzeni birlikte oluşturabilmek hepimize iyi geldi.  

Çocuklarla ve gençlerle atık topladık onlardan enstrüman yaptık, müzik yaptık, resim çizdik, doğal hamurlardan heykeller yaptık, kartonlarla çöpünü çöpe at yazıp alan içinde uygulanabilecek yeni kurallar belirledik, tabelalar ürettik, topraktan bir oyun parkı inşa ettik, yeni fidanlar ektik, tohumlardan bahsettik, doğal boyayla kumaşlar boyadık, çadırları yıktık yıktığımız çadırların malzemeleriyle sera kurduk, kompost alanı inşa ettik, atık su kanalları kurduk.  Bunların hepsini 2 ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirdik. Alandaki zeytinleri her gün ziyaret edip ne durumda olduklarını gözlemlemeye ve o kaotik çoğunlukla karmaşa dolu alanda az da olsa bir güven ve kalıcılık yaratmaya çabaladık. 

Kaf Kolektif’in ana kampüsünden bir görüntü
KAF Kolektif’in Sümer mahallesinde gerçekleştirdikleri ve Dünya İçin’in Dünya İçin Çocuk ve Sanat Programına katılan tüm katılımcılarına yürekten teşekkür etmek isterim. 

Başta Eren Şenkardeş, Ela Mete, Lara Lakay, Taçmin Sarı, Rana Uludağ olmak üzere, Berk Sohtorik, Nisan Eskicioğlu, Gijs Spoor, Ege Ersoy, Yağmur Dolkun, Okan Pala, Volkan Çolakoğlu, İpek Kay, Saliha Yavuz, Öyküm Pala, Herman Artuç, Roni Aran, Serhat Ayebe, Gamze Akyüz, Lal Melis Öztaşkın, Ayşe Ertung, Ceylan Akçar, Ayşem Gündüz, Gökçe Gülcüer, Ayşesu Çelik, Birim Erol, Kaan Demirci, Cem Balduk, Oğulcan Kuş ve daha pek çok insana yaşadıkları ve yaşattıkları için gönülden teşekkür ederim.

Herkesin desteği, katkısı, varlığı ve inancıyla gerçekleştirdiklerimize dönüp baktığımda daha güzel bir dünyanın gerçekliğine daha da çok inanıyorum. Herkesin ortak bir değerde buluştuğu mucizevi süreçlerden biriydi. 

Bunun dışında birlikte çalıştığımız kurum, kuruluş ve inisiyatiflere de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Başta tabi ki de KAF Kolektif, All Hands and Hearts, Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı, MedAir, Mavi Kuş, Fungistanbul, Culture Civic, Yeni Dünya, Space of Peace, Köy Okulları Değişim Ağı, Atölye İstanbul, Goethe Institut, Spaces of Culturea çok teşekkür ederiz. Böyle zamanlarda bir araya gelip çözüm üretmenin gücünü hatırlattığınız ve destek ve inancınızı eksik etmediğiniz için. 



Peki şimdi? 


Dünya İçin biraz sessizliğe bürünmüş olabilir, ama bunu bir hazım süreci olarak değerlendirmeyi tercih ediyorum. Herşey henüz yeni başlıyormuş gibi hissediyorum hatta. Bu gücü içimde bulmak için biraz içime kapanmam gerekti sanırım. Çünkü 2023 gerçekten hiç durmadan geldi geçti, tüm zorluklarıyla, dönüştürücülükleriyle. Bir aidiyet ve kimliklendirme çabası içinden de geçtik, ‘Dünya İçin nedir? Neye dönüşmeli? Neye odaklanmalı? Başka yapıların parçası olduğunda neler oluyor?’ sorgulayarak, tanımlamaya çalışarak bir süre daha geçti. 

Yaşadığımız tanışıklıklar, kurduğumuz ortaklıklar, iş birlikleri, dirsek teması yaptığımız diğer tüm organizasyonlar ile birlikte neler üretebiliriz, hepsini gözden geçirme zamanı. 

Bu esnada Hatay’a yaptığımız ziyarette yine elle üretime duyduğumuz hayranlık ve saygıdan ötürü Zeynep Ağırbaş ile Craft Antakya projesi üzerine çalışmaya devam ediyoruz yaklaşık bir 6-7 aydır.

Kahramanmaraş’tan Hatay’a bir tekstil üretim araştırması için ve olanları bizzat kendimiz görmek için yola koyulduğumuzda biz de üreticilerle tanışma fırsatı elde ettik. Ela Mete ve Damla Özenç ile çıktığımız yolda, Defne Kozaevi’nin kurucusu Tülay Genç ve Emel Duman’ın kurucusu olduğu Defne ve Apollon İpekçilik’ten Emel Hanım’ın kızı ile tanışma fırsatımız oldu. Atölyelerini ziyaret ederek, hikayelerini dinledik. Gerçekliklerinin acısını, yoğunluğuna şahitlik ettik. Ardındansa Camus ailesinin çadırında bir gece misafir olarak kaldık. Sağolsunlar bizimle yataklarını paylaştılar, tüm gece onlarla da yaşadıklarını konuşma fırsatı elde ettik, kardeşçe, dostça yağmurlu bir gecede birbirimize kelimenin tam anlamıyla sarılarak uyuduk. İnsan olmanın özünü, sevgiyi hep birlikte hissettik. Yazıya dökünce o kadar kuru oluyor ki, yaşadıklarımızı kelimeye dökmek ayrı bir beceri gerektirir diye düşünüyorum. Sevgili Taylan, Dilan ve Dilara Camus’a buradan da sevgilerimi iletmek isterim. Ne mutlu ki hala irtibattayız, hatta birlikte çalışmaya başladık bile! 




Bu proje kapsamında da Dünya İçin’in etik değerleri ve projelerini uygulama gibi bir niyetimiz var. Üretime, doğallığa, birlikteliğe ve şifaya dair yapabileceklerimizi görmek için heyecan duyuyorum. Craft Antakya ile ilgili takipte kalmak için bu linke tıklayabilirsiniz.

Şimdilik bu kadar. Hepimize geçmiş olsun, depremde ailelerini, evlerini, iş yerlerini kaybeden tüm vatandaşlarımıza baş sağlığı ve acil şifa ve yenilenme ve iyileşme diliyoruz. Unutmuyor, unutturmuyoruz. Dünya ve insanlık için buradayız, birlikte iyileşeceğiz.