Dünya İçin, bilinçli yaşam yaklaşımını benimseyerek doğayı korumak adına jenerasyonlar arası bilgi paylaşımı yapan, atık temizliği, geri/ileri dönüşüm ve tasarım etkinlikleri düzenleyen bir sosyal oluşumdur.




ULAŞ
TAKİP ET
︎ Email
︎ Instagram
 FUNGİSTANBUL’UN MÜZİĞİ: ÇER ÇÖP HAVASI



BİLİNÇLİ YARATICILAR

︎


26 Ocak 2022
Röportaj ve yazı: İrem Çetinor

Fungistanbul grubunun kurucu üyelerinden Herman Artuç ile yaptığımız röportajı sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle son dönemlerde yaratıcılık ve umut yayan bir grupla tanıştığım için çok mutlu oldum. Hem müzik yapan hem de hafiflikle sorunların karşısında çözüme odaklanan böyle bir grubun olması beni heyecanlandırıyor. Sizin de konuşmamızdan keyif alacağınızı umuyorum! 

Tane tane konuşması ve yaptığı şeye duyduğu sevgi ve saygısı her halinden anlaşılan sevgili Herman ile bir araya gelmek bir keyifti. İşte başlıyoruz! 



İrem Çetinor: Merhaba Herman, çok memnun oldum tanıştığıma!
Herman Artuç:
Merhaba İrem, ben de öyle.

İ.Ç.: Öncelikle isminizden biraz bahsedebiliriz. Fungistanbul ismi nereden geliyor?

H.A:
Fungistanbul, ‘Fungis’ mantar aleminden geliyor, İstanbul’da bizi biraz hem çürütüyor, hem de yaşam katıyor, tıpkı mantarların doğadaki çürümede önemli bir rolü olduğu gibi, ekolojik döngüye atıkların yeniden katılmasıyla ilgili, ama bir yandan da iletişimde, besin ve su iletişiminde önemli bir rolü olduğu söyleniyor mantarlar için,  telepatik bir iletişimleri olduğu bile söyleniyor hatta. Biz de İstanbul’da kurduğumuz için grubu Fungistanbul ismini koyduk.





Herman Artuç - Perküsyon
Roni Aran - Telli çalgılar 
İ.Ç.: Biraz Fungistanbul’u tanıyabilir miyiz?

H.A: 
Tabi, Roni (Roni Aran) bir çok mantar ve yaban hayat dernekleriyle çalışmalar yapıyor. Bu tarz ciddi şekilde örgütlenmiş, çalışmalar yapan çok dernek var, hepsi de çok aklı başında, ya bilim insanı, ya öğretmen, ya öğrenci.. Hepsi de çok tatlı insanlar gerçekten, tanıştık bir çoğu ile.

Serhat (Serhat Ayebe) yine aynı şekilde, bas çalan arkadaşımız, o da Mardin’lidir, ekoloji dernekleri ile çalışmalar yaptı.

Ben de ritim kavramı ve doğa döngülerini araştıran çalışmalar yapıyorum uzun zamandır, kendi Youtube kanalımda yayınlıyorum, bununla ilgili belgeseller yaptım, Roni de belgeseller yaptı.



‘Ritim kavramını müziğin dışında,
hayatın içinde, tekrarlar, döngüler,
düzenler, düzensizlikler, aksaklıklar

üzerinden ele alıyorum.’


︎



Herman Artuç


Bununla ilgili atölyeler yapıyorum, filmler çekiyorum. Dolayısıyla hepimizi ilgilendiren ve duyarlılığı olan bir konuda buluşturdu Fungistanbul, bütün projenin besteleri hep doğa temalıydı, rüzgara, ağaçlara veya hayvanların esaretine göndermeler yaptığımız bestelerdi. Etnik enstürmental bir proje bu, tamamen etnik ve batı çalgıları karışık kullandığımız, Anadolu tınılarının duyulabileceği enstürmental bir proje. 2016’da Fenoloji isimli ilk albümüzü çıkardık.

2019 yılında da atık enstürmanlarla ilk vidyomuzu yaptık. Bu da bizim için zor bir dengeydi aslında, çünkü bu tip deneysel çalışmalar saçmalamakla hayranlık uyandırmak arasında bi dengede gidiyor aslında. Dolayısıyla biraz riskliydi ama rüzgara güvendik, havaya güvendik, biraz yüksekten uçtuk ama bizi sevenler düşersek tutarlar dedik ve ilk vidyomuzu yaptık.

Şişe çaldı bir arkadaşımız, İlker, benim çok eski bir arkadaşım, konuk oldu bu vidyoya. Çok güzel oldu çünkü biz zaten çalıyorduk daha önceden, yani bu sürpriz değildi. Bir çok objeyle ben vurmalı çalgı anlamında, İlker aynı şekilde, şişe hep kullanırdı, bizim arkadaş ortamlarında çok yapardık o tarz müzikler. Roni aynı şekilde, zaten kendi enstrümanlarını tasarlıyor, onun çalgı yapım deneyimi de var.  


Fungistanbul - ‘Çer Çöp Havası’, 2019


Yolda ileri dönüşüm kavramıyla karşılaştık, Türkiye’de çok yeni bir kavramdı o zamanlar, şimdi de öyle ama o zamanlar daha da yeniydi. Bu ileri dönüşüme de gönderme yapmış olduk aslında, yaptığımız şey geri dönüşümden çok ileri dönüşüm diyebiliriz biz de. Biraz da bu ileri dönüşüm kavramını kullanmak hoşumuza gitti açıkçası. İlk vidyoyu 2019’da yapınca herkes çok etkilendi, haber oldu Türkiye’de pek çok yerde.

Ben de daha önce, 2010 yıllarının başında, beş sene kadar ‘Yüz Bin Yüz’ isimli, bir fotoğraf projesinin koordinatörlüğünü yapmıştım, siyah beyaz her kesimden insan fotoğrafları çekiyorduk. Benim bir proje koordinatörlüğü deneyimim vardı daha önceden, yani uzun soluklu işlere yabancı değilim, bu da uzun soluklu bir proje çünkü.

Dolayısıyla önce şeyi seçtik, medya ve insanlara sunalım yaptığımız şeyi, kendimizle yüzleşelim önce, bakalım biz ne yapıyoruz, saçmalıyor muyuz yoksa bunun bir etkileri olacak mı, insanlarda birşeyler uyandıracak mıyız. Bunu bilinçli olarak şirketler ve STK’lar ile görüşmeden önce yaptık. İkinci vidyoyu yaptık, paylaştık yine, ikinci vidyo dünyada da çok haber oldu. Yine mümkün olduğunca farklı kanallara ulaşmaya çalıştık ve 3. vidyoyu ve ilk albümüzü bu yılın başında yayınladık. Bu da bir ilk oldu Türkiye’de.



Türkiye’de atık malzemeden estrümanlarla çalınan ilk müzik albümünü çıkardık, müzik türümüze ‘Trash Oriental’ ya da
‘Çer Çöp Havası’ diyoruz.

︎



Herman Artuç


Dünyada şu anda mesela Kolombiya’da çok iyi bir grup var, Latin Latas diye, ben daha önceden takip ediyordum, çünkü Latin Amerika müziği yapıyorum şarkıcıyım aynı zamanda, onları takip ediyordum uzun zamandır. Onlar da tamamen atık enstrümandan müzik yapıyorlar, elektronik müzik de var onların müziğinde, ve çocuklara workshoplar yapıyorlar yine atık malzemeden enstrümanlar yapmak üzerine. Bir de Mısır’da birileri var benim en son araştırdığım, orada UNICEF veya UNESCO’nun desteklediği çocuklarla yaptıkları bir müzik projesi var, Garbage Music diye hatırlıyorum, o da güzel bir iş, gençlerle yapıyor onlar da. Ama Latin Latas müzikal anlamda daha profesyonel diyebilirim.

Biz tabi tamamen müzik icrası üzerinde odaklandık, zaten proje teması doğaydı, enstürmanları duyabileceğiniz ve melodilerin olduğu folk enstürmental, world music olarak da tanımlıyorlar yaptığımız müziği. Albüm bizim kafamızda vardı, yani bu bir tesadüf değildi. Albümün ilk konserini İzmir’de vereceğiz, bu Cumartesi, Menderes Değirmendere’de olacak.
 

29 Ocak’ta, İzmir Belediyesi’nin bir ‘Ağaç Şenliği’ var, fidan dikimi olacak, biz de ilk konserimizi vereceğiz, bakalım heyecanlıyız, bir saatlik bir performans olacak. Bu çalgılarla çalmak tabi profesyonel çalgıyla çalmaktan biraz daha performans istiyor, bizim için de bir deneyim olacak bakalım göreceğiz neler yapacağız.

İ.Ç.: Çok keyifli. Peki Fungistanbul başka neler yapıyor? Anladığım kadarıyla sadece müzik icra etmek, atıktan enstrümanlar üretmek dışında da yaptıklarınız var..

H.A: Yavaş yavaş performanslara başlıyoruz işte dediğim gibi, hem müzik performans kısmı var, aynı zamanda Roni’nin eşi Ruken de atık malzemeden kostümlerimizi tasarlıyor, çocuklarla birlikte yapacağımız etkinliklerde bunlar da olacak, atık malzemeden kıyafet de tasarlamayı planlıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin atık yönetimi ekibiyle konuşuyoruz, ‘Döngüsel İşler Atölyesi’ var onların da, belki onlarla bir çalışma yapacağız.

Hem kıyafetlerimizi, hem enstrümanları sergilemek istiyoruz. Arter ve Salt’la görüştük, birçok galeri ile, en azından bilgilendirdik onları, Bienal’lere yolladık, ne yaptığımızı anlatmak için. İnsanlar çok merak ediyor.

Bize inanmadılar en başta, bu aletlerden bu sesler çıkmaz dediler, biz de ikinci vidyoda canlı çaldık o yüzden, Beykoz’da canlı çaldık, 3. vidyoyu da öyle, albümü de öyle yaptık özellikle ki, bu sesler bu aletlerden çıkıyor gerçekten diye göstermek istedik. Dolayısıyla insanlar çok merak ediyorlar, onları sergilemek istiyoruz.

Bir de enstrümanları nasıl yaptığımızı anlattığımız, basit sohbetli atölyeler yapmak istiyoruz. Yani 3 aşamada ilerleyeceğiz. Bunların örneklerini yaptıkça derdimizi daha rahat anlatabilir olacağız.


İ.Ç.: Peki yolda ileri dönüşüm kavramıyla karşılaştık dedin, genel olarak atık mevzusuna ilk nasıl odaklanmaya karar verdiniz, biraz burayı daha açabilir misin?

H.A:
Bahsettiğim gibi, benim ana enstrümanım bateri, ben davul dersleri veriyorum uzun yıllardır. İlk başladığım zamanlarda davulum yoktu ve kendim plastik bidonlardan, plastik tabaklardan vs, kendi davul setup’ımı kurup çalmıştım o zamanlar, davullar pahalıydı bir de benim başladığım zamanlarda. Sonradan da devam etti, masadan, belli objelerde hepimiz hep bi sesler çıkarırız, vurmalı çalgı çalan insanlar için bu normal birşeydir aslında.

Ben ilk vidyomuzda podyum mankeni çaldım örneğin, yarım manken. Podyum mankeni harikadır aslında, içi boş olduğu için harikadır, bir tanesi daha sert bir plastiktendir o da daha kısa sesler veriyor, içi boş olanlar daha uzun sesler veriyor. Roni de aynı şekilde dediğim gibi, hepimiz farklı objelerle oynamayı seven insanlardık, daha önceden de arkadaş ortamlarında yapmayı sevdiğimiz şeylerdi bunlar, o yüzden tesadüf değil. Belki de enstrümantal müzik yapmanın da getirisi bu, yani bizim işimiz ses, ve objelerden farklı sesler çıkarmak üzerine, bu bir enstrümen olabilir, bir dijital alet de olabilir vs. Böyle başladı aslında.

İlk vidyoda da plastik malzemeden heykel yapan bir arkadaşımızın atölyesinde yaptık. O da çok enteresan işler yapıyordu, yani plastik fabrikasında atığa dönüşmeden 300 derecede sıvı halde akarken direk metal profilden iskeletini kurup üzerine akıtıyordu plastiği ve anında şekil veriyordu, donuyor çünkü, o da çok ilginç bir arkadaştı. Böyle böyle gelişti aslında atık fikri.

Tabi ki geri dönüşüm konusu bizim için önemliydi, yani plastik kirliliği o dönemler daha yeni konuşulmaya başlanılmıştı, biz de bu konuda birşeyler de yapmak istiyorduk, hatta tam Bienal’in senesine denk geldi bizim yaptığımız çalışma, 7. Ada diye bir konseptle ortaya çıkmıştı Bienal ama temas kuramadık, aslında çok örtüşüyordu yaptığımız işle. Biraz da plastik kirliliği konusunda gönderme de yapmak istiyorduk, öyle hepsi buluştu diyebilirim başlangıçta.




İ .Ç.: Vidyolarınızdan birinde plastikten oluşmuş dağların ortasında müzik yapıyordunuz, orada neredesiniz?

H.A: Reuters’in yaptığı bir haber için oradaydık, Beyklikdüzü tarafında bir plastik toplama deposuydu, malzemeler orada toplanıp sonrasında geri dönüşüm merkezlerine gidiyor. Çok da iyi denk gelmişti aslında konuyu anlatan sahneler de çıktı,  haber için çekilmişti o görüntüler.


İ.Ç: Peki, kurulu sistemler karşısında kendinden veya yaptıklarından şüphe duyan, ya da daha önce dediğin gibi atık konusunda veya sizin de yaptığınız çalışmalar gibi daha deneysel ve yeni şeyler yaparken, denerken, ‘acaba saçmalıyor muyum’, ya da ‘ben ne yapıyorum’ diyen, kendini sorgulayan diğer bireylere demek istediğin bir şey olur mu?

H.A:
Evet yani şu güzel oldu, bu dönemde, benim tanıdığım bir çok insan, STK’lar, çalışanlar.. Motivasyon problemi de vardı, pandemi ile bu arttı. Müzisyenler aynı şekilde çok zor bir dönemden geçtik hepimiz, dolayısıyla tam bu dönemde bu atık enstrüman projesi hepimize iyi geldi, bize de iyi geldi, herkesi motive etti. Müzisyenler olarak ‘her koşulda müzik devam edecek, bak işte evindeki bidonla bile çalabiliyorsun, bak işte devam et’ der gibi olduk.

Benim ders verdiğim okulun temizlikçisi bir hanımefendi var, beni çevirip ‘hocam ne güzel ben onunla temizlik yapıyordum, siz neler yapıyormuşsunuz’ dedi. Çocuklar fotoğraflar yolladılar, kartondan vs. küçük aletler yapmışlar, bize sorular soruyorlar bunlarla ilgili. Mahallemden insanlar bana daha farklı bakmaya başladılar bu haberler çıkınca. Onların da biraz ilgi alanında olunca, ya da kullandıkları objeler olunca daha bir farklı bakmaya başladılar.

Moral motivasyon anlamında ve yaratıcılık, çözüm üretmeye davet etme anlamında çok güzel bir çalışma oldu, çok mutluyuz. Gerçekten, bu küresel ısınma konusu konuşuluyor, yani bilmiyoruz işte, çok aşırı bir soğuma ile de başlayabilir bu değişim, birden bire ısınma da olmayabilir, sonra ısınabilir..

Bu döngüler dünyanın kendi doğası içinde olan döngüler, önemli olan bizim çözüm üretmemiz bu konularla ilgili, biz dünyayı kurtartmaktan ziyade, o döngüsel yaşamın içinde nasıl çözümler üretebiliriz, bu doğa olaylarına karşı şimdiden neler düşüneceğiz, yapacağız, nasıl önlemler alabiliriz, bunları konuşmamız daha önemli.


Bunun için de yaratıcılık hepimize lazım,
en başta kendimizi yaratmak için, hayal kurmak için, hayalimizi ortaya çıkarmak için, yaratıcılık ve çözüm üretme deneyimi, motivasyon çok önemli hepimiz için, çünkü gerçekten hayal etmemiz lazım önce, kendimizi de yaratmak için.’


︎



Herman Artuç


Dolayısıyla hayal ettirdik biraz, gerçekten bir nebze bile olsa herkesi, bu çok güzeldi bizim için. Sıfır atık, sürdürülebilirlik konuları çok konuşulmaya başlandı artık, ama bunların daha basite indirgenip, reelde temel şeylere çözüm bulunması konusu çok önemli, çünkü zaten bunlar ideal kavramlar, sürdürülebilirlik diye bir şey yok doğada, hep bir değişim var, çöküşler var, şey bir algı var, gerçek anlamda belki sürdürülebilirliği, değişimi inişli, çıkışlı, çöküşler, çıkışlar gibi düşünüyorsak olabilir tabi, ama pek böyle algılanmıyor, sanki hiç sorun çıkmayacak, herşey dümdüz gidecek gibi düşünülüyor, öyle birşey yok tabi ki. Sıfır atık da öyle, evrensel yasaya da aykırı bu aslında, ama güzel bu sloganların olması, insanlarda bir ampül yakıyor, düşündürtüyor. Ama reelde bunların daha basite indirgenerek, uygulanabilir hale dönüşmesi ve harekete geçilmesi daha önemli tabi ki.

Biz de görüştüğümüz şirketleri çok ayırt etmiyoruz, tabi ki bir petrol şirketiyle çalışmayacağız elbette bu bir gerçek, ama bu konuda çalışmalar yapan bir otel de olabilir, çünkü sürüdürülebilirlik konusu her sektörün ilgi alanına giriyor. Onlarla tanışacağız, gerçekten bu niyetle çalışmalar yapıyorlar ve devamlılıkları varsa ortak noktalar yaratmak istiyoruz çalışma anlamında. Çünkü gerçekten biliyoruz ki her sektörün içinde doğa ile iletişimi olan, vicdan sahibi olan insanlar var, onlara dokunmak istiyoruz, reddetmeden kimseyi. Ne kadar bu ortaklıkları yakalayabilirsek o kadar güzel bizim için.

Yenilenebilir enerji konusu da aynı şekilde. Bir şekilde sanat ve proje kısımlarını birleştirmek istiyoruz, ki birlikte çalıştığımız insanları da sorgulatmak istiyoruz. Bu dönemde belki de güvenilirliği kalmış tek alan sanat ve sanatçılar belki de, o kadar çok herkes ve herşey manipüle oldu ki, bizlerin en azından bu konuda bir sorumluluğumuz var, onun farkındayız, insanların, çocukların gözünde. Öyle bir hale geldi projemiz. Çok reklam kokan şeyler yapamayız artık biz.  Ama sosyal sorumluluk ve bizim yaptığımız vidyo ve çalışmaları destekleyen STK ve kurumlarla çalışabiliriz. Buna özen göstereceğiz.



Bu proje için sloganımız da,
‘Doğada her şey değişir dönüşür,
sen istersen çöp diye bir şey yoktur’.


︎



Herman Artuç


İ.Ç: Harika paylaştıklarınız için çok teşekkür ederiz. Çok güzel şeyler oluyor ve olacağa benziyor! Çalışmalarınızda bol yaratıcılık ve keyif diliyoruz size!

H.A: Biz teşekkür ederiz. İyi gidiyoruz, siz de iyi gidiyorsunuz, hep birlikte böyle böyle değişimi yaratıyoruz.  Haberleşmek üzere.



Fungistanbul’un müziklerine Spotify veya Youtube kanalları üzerinden ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki vidyoda da ‘Trash Oriental 4’ isimli parçalarını dinleyebilirsiniz.

İyi dinletiler!